Devlet, Hegel’in idda ettiğinin aksine, nasıl bir ahlaki düşüncenin gerçekleşmesi, aklın yansıması ve gerçekliği değil ise asla topluma dışarıdan baskı yapan bir güç de değildir. Aksine o belirli bir gelişme düzeyine erişmiş toplumun ürünü; toplumun kendi içinde çözümsüz bir çelişki ile kördüğüm haline geldiğinin gidermeye gücünün yetmediği uzlaşmaz karşıtlıklara büründüğünün teslim edilmesidir. Fakat bu karşıtlıkların, zıtlaşan ekonomik çıkarlara sahip bu sınıfların kısır bir mücadele içinde kendilerini ve toplumu tüketmeleri için, görünüşte toplumun üzerinde duran, zıtlaşmayı hafifletecek ve onu “düzenin” sınırları içinde tutacak bir güce sahip olmak gerekli olmuştur; ve bu,toplumun içinden çıkan fakat kendisini onun üzerinde gören, ona her an daha fazla yabancılaşan güç, devlettir...
Eski kabile (aşiret veya klan) düzeninden farklı olarak devlet, önce tebaasını toprağa göre sınıflandırır. (Bu sınıflandırma bize normal görünebilir fakat bu ancak genlere, aşiretlere göre düzenlenmiş eski örgütlenmeye karşı uzun süreli bir mücadeleden sonra mümkün olmuştur.)

İkinci ayırt edici özellik artık halkın kendi kendisini silahlı bir güç olarak örgütlemesiyle aynı anlama gelmeyen bir devlet gücünün kurulması idi. Bu özel, devlet gücü gerekliydi, çünkü toplumun sınıflara bölünmesinden beri halkın gönüllü olarak silahlı örgütlenmesi imkansızlaşmıştı. Bu güç her devlette vardır; o silahlı insanların yanısıra, gerekli yardımcılar, cezaevleri ve her çeşit baskı kurumlarını ihtiva eder ki gen (klan) topluluğunun bunların hiçbirinden haberi yoktur... Bazen bu devlet gücü zayıftır (Kuzey Amerika'nın bazı bölgelerinde) Mafafih, eyaletin içinde sınıf karşıtlıkları giderek keskinleştikce ve bitişik devletler büyüyüp daha kalabalaştıkca o da giderek güçlenir. Bizim yalnızca sınıf mücadelesi ve fetih rekabetinin devlet gücünü, onun artık toplumun bütününü ve hatta devleti bile yutmakla tehdit ettiği bir doruk noktasına çıkarttığı bugünün Avrupasına bakmamız bu konuda yeterince bir fikir verecektir...

Fetih rekabeti ve emperyalizm arasındaki farklılık nedir ?

İlhak dış politikaları açısından hiçbir fark yoktur. Sonuç olarak 1891’de Engels almanyada hem fetih rekabeti, hemde anayurdun savunulması olgularını birlikte göstermekte idi! Fakat 1891’de savaş Almanya açısından savunma savaşı olacaktı. Önemli olan budur.) Bütün devletler arasında daimi fetih rekabeti olagelmiştir, bütün devletler sınıf hakimiyetinin cihazlarıdırlar. Fakat devletler arasındaki bütün savaşlar fetih rekabeti yüzünden çıkmamıştır... Bu meselenin bir yönüdür. Birde bütün durumlarda tarafların her ikisi içinde rekabeti yüzünden çıkmamışlardı! Bu da meselenin diğer bir yönüdür. (Lenin'in fetih rekabeti üzerine yorumu.)

(...) Devlet gücünün vergiler ve devlet borçları ile desteklenmesi...

Devlet gücüne zorla vergi toplama hakkına sahip olan görevliler toplumun azaları olarak, şimdi toplumun üzerine çıkmış oluyorlar. Gen (kaln) toplumun azalarına doğal olarak gösterilen özgür, gönüllü saygıyı, onu kazanabilseler bile, onları tatmin etmiyordu. Kutsallıklarını ve dokunulmazlıklarını ilan eden özel kanunlar, en sıradan polis görevlisi bile klan yöneticilerden daha fazla otoriteye sahipti, fakat askeri gücün başı veya benzerleri dahi, topluluğun zora dayanmayan saygısını kazanmış bir klan önde geleni fazlası ile kıskanıyor olabilirdi.


Devlet sınıf karşıtlıklarını kontrol altında tutmak ihtiyacından doğdugundan, fakat aynı zamanda bu sınıfların zıtlaşmasının içinde ortaya çıkmış olduğundan o, kaide olarak en güçlü, ekonomik bakımdan hakim olan ve devlet aracılığı ile siyasi bakımındandan hakim sınıf durumuna gelen ve böylece ezilen sınıfı sindirmek ve sömürmek için yeni vasıtalar ele geçiren sınıfın devletidir... Eski feodal devletler ve benzer şekilde, modern temsili devlet ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesinin bir aletidir... Mamafih , istisna olarak, mücadele eden sınıfların birbirlerini, öylesine yakın bir şekilde dengeledikleri dönemler olur ki, devlet gücü, görünüşte bir uzlaştırıcı olarak bir süre için belirli bir derecede her ikisine karşıdan bağımsızlık kazanır. ( 17. 18. yüz yılların mutlak monarşisi; birinci ve ikinci imparatorlukların bonapartizmi, bismark.) Demokratik bir cumhuriyette zenginler güçlerini dolaylı olarak, fakat en sağlam bir şekilde tatbik ederler... Görevlilerin açıkca rüşvet almaları (Amerika) hükümet ve borsa arasındaki ittifak (Fransa ve Amerika).

Genel oy'da burjuvazinin hakimiyetinin bir aracıdır. Genel oy işçi sınıfının olgunlaşmasının ölçüsü. O, (genel oy) bugünün devletinde bundan daha fazla bir şey olamaz ve olmayacaktır da. Devlet böylece, ta ezelden beri var değildi. Onsuz da yapabilen devlet ve devlet gücü hakkında hiçbir fikirleri olmayan topluluklar da vardı. Toplumun sınıflara bölünmesine kaçınılmaz olarak bağlı olan, ekonomik gelişmenin belirli bir aşamasında, bu bölünmenin bir sonucu olarak devlet zorunlu hale geldi... Şimdi üretimin gelişmesinde, bu sınıfların varlığının yalnızca gerekli olmaktan çıkmakla kalmayıp, fakat aynı zamanda üretim için kesin bir engel halini aldığı bir aşamaya hızla yaklaşıyoruz. Daha önceki bir aşamada ortaya çıkışları kadar kaçınılmaz bir şekilde ortadan kaybolacaklardır. Onlarla birlikte, devlette kaçınılmaz olarak yok olacaktır. Üretimi, üreticilerin özgür ve eşitliğe dayanan birliği esasına göre yeniden örgütlüyecek olan toplum, devlet mekanizmasının bütününü artık o zaman ait olduğu yere koyacaktır... Bir eski eserler müzesine, çıkrık ve bronz baltanın başına...

Friedrich Engels, Stuttgart 1894

Vladimir Lenin'in 1917 Nisan’ında İsviçreden, Rusyaya Dönerken Hazırladığı Mavi Kaplı Not Deferinden Alınmıştır.

Marksizm ve İhtilal Üzerine