Rusya hariç, tüm ülkelerin proletaryasının tayin edici mücadeleler açısından kapitalizmin savaş tarafından yaratılan güçsüzlüğünden yararlanmakta başarısızlığa uğramasından dolayı, burjuvazi, sosyal-demokratların da yardımıyla, militan devrimci işçileri bozguna uğratabilmiş, ekonomik ve politik iktidarını yeniden kurabilmiş ve proletaryaya karşı yeni bir saldırı başlatabilmiştir. Burjuvazinin, dünya savaşının yarattığı fırtınaların ardından tekrar hareketlenen uluslararası meta üretimi ve dolaşımını rayına oturtma yolundaki tüm çabaları, ancak işçi sınıfı pahasına gerçekleşmişti...
Bu son yıllarda büyük ölçülere ulaşan kapitalist saldırı, tüm ülkelerdeki işçi sınıfını savunma mücadelesine zorluyor. En önemli sanayilerde binlerce ve milyonlarca işçi kavgaya atıldı. Yeni işçi grupları sürekli olarak kavgaya katılmaktadır: demiryolu işçileri, madenciler, mühendisler, kamu ve belediye işçileri. Şimdiye kadar bu grevlerin çoğu hiçbir doğrudan başarıya ulaşamadı, ancak bizzat mücadele, daha önceden geri durumda bulunan işçi yığınları arasında kapitalistlere ve onları koruyan devlet iktidarına karşı ölmez bir nefreti yaratıyor. Proletaryanın içine çekildiği bu mücadeleler, sosyal-reformistler ve sendika bürokratları tarafından izlenen işverenle işbirliği politikasını yıkıyor. Bu mücadeleler, proletaryanın en geri kesimine bile, politika ve ekonomi arasındaki apaçık bağlantıyı gösteriyor. Bugün her büyük grev büyük bir politik olay halini alıyor. Tüm bunlar, İkinci Enternasyonal partilerinin ve Amsterdam sendikalarının liderlerinin, şiddetli savunma mücadeleleri veren işçi kitlelerine yalnızca hiçbir yardımda bulunmamakla kalmayıp, aynı zamanda onları yüzüstü bırakarak, işverenin ve burjuva hükümetin kucağına attıklarını gösteriyor.
Komünist Partilerin görevlerinden biri, bu utanç verici ve ardı kesilmeyen ihaneti açıkça ortaya koymak ve günlük mücadelelerinde işçilere iyice anlatmaktır. Tüm ülkelerin komünist partilerinin görevi, patlayan sayısız sınai grevleri yaymak ve derinleştirmek, ve mümkünse onları politik grev ve mücadelelere yükseltmektir. Komünist partilerin görevinin, savunmaya yönelik mücadeleleri, proleter kitlelerin devrimci kavrayışını ve militanlığını güçlendirmek ve yeterince güçlenince de savunmadan saldırıya geçmek olduğu kesindir.
Bu mücadeleler yayıldıkça, proletarya ve burjuvazi arasındaki çelişkilerin sürekli bir biçimde şiddetlenmesi de kaçınılmazdır. Koşullar nesnel olarak devrimci kalmaya devam ediyor, hatta bugün en ufak bir olay bile büyük devrimci mücadelelerin başlangıç noktasını teşkil edebilir.
ZNOVYEV
0 Yorumlar